Unutma, Miguel, Bu adam kendi kafasına göre hareket ediyor.
On działa pod jakimś wpływem. To bardzo niebezpieczne.
Belki de bir şeylerin etkisi altına girdi.
Myślałaś, że możesz ukraść statek, nie wiedząc, jak on działa?
Nasıl çalıştığını bilmediğin bir gemiyi nasıl çalarsın?
On działa w cieniu na Wall Street dla Osborne`a.
Koca Osborne için Wallstreet'teki nüfuzunu kullandı.
Zostaw Maxa, on działa w dużym stresie.
Max'i bunun dışında bırakalım. Çok baskı altında.
Ten Randall, on działa na jakimś innym paliwie.
Randall denen herifin öğretme tarzı çok farklı.
On działa Właśnie rozmawiałam z Denholmem.
Çalışıyor zaten. Az önce Denholm ile konuştum.
On działa tylko w przypadku komórek, a tu dzwoniono ze stacjonarnego.
O dediğin, sadece cepten cebe konuşmalarda işe yarar. Bu arama sabit telefondan yapılmış.
Pani prezydent, on działa w pani imieniu.
Başkan Hanım, sizin isminizi kullanarak görev yürütüyor.
On działa dobrze, ale nie mógł trzymać piłkę z uchwytem.
İyi koşuyordu ama topu elleriyle tutmayı beceremiyordu.
A jeżeli on działa samotnie, to to może go wykurzyć.
Ve eğer ki yalnız hareket ediyorsa, bu onu orataya çıkarabilir.
Nie wiem zupełnie nic o tym jak on działa.
Bu adamın nasıl çalıştığına dair hiçbir şey bilmiyorum.
i zanim wykonam ruch, potrzebuję wiedzieć wszystko jak on działa.
Bir hamle yapmadan önce nasıl çalıştığına dair her şeyi bilmem gerek.
Wszyscy skupiają się na Nestorze, a on działa.
Herkes Nestor'a odaklanınca fırsattan faydalanıp kaçmış.
Ale jak dowiemy się, jak on działa?
Fakat onun işleri nasıl yönettiğini nasıl çözeceğiz?
Sprawdziłem tylko połowę akt, ale... to teren o promieniu 150-200 mil, więc jeśli to on, działa na sporej części stanu.
Şimdi, dosyaların sadece yarısını gözden geçirdim ama 150-200 mil yarıçapında bir bölge, bu yüzden bu adam bizim adamımızsa, eyaletin aşağı yukarı yarısını kaplıyor.
On działa po zanurzeniu wiele godzin, dni, a nawet tygodni.
Suyun altına battıktan sonra saatler, günler hatta haftalar geçtikten sonra da çalışır.
Boję się, Dexter, on działa coraz intensywniej, a nam każe za sobą gonić.
Korkuyorum, Dexter. Biz arayı kapatmaya çalışırken o daha da öne geçiyor.